1. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz ?

Merhaba. Adım Ufuk SELEN. 1978 yılında Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde dünyaya geldim. Lise eğitimime kadar Malkara’da okudm. Lise sonrası 96 yılında 100. Yıl Üniversitesi’de İletişim Radyo Televizyon okudum ve onun sonrasında da 2000 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme İnsan Kaynakları ağırlıklı olarak okumaya başladım. 2006 yılında Yüksek Lisansımı Namık Kemal Üniversitesi’nde T. Ekonomsinde İK ve motivasyon üzerine çalıştım ve onu bitirmemin ardından aynı şekilde Namık Kemal Üniversitesi T. Ekonomisi bölümünde 2010 yılında doktora çalışmalarıma başladım. Şu an doktora çalışmalarıma devam ediyorum. Aynı zamanda Serbest Öğretim Elemanı olarak iletişim ve Halkla İlişkiler dersleri veriyorum. Eğitmen olarak hayatıma devam ediyorum. Akademik olarak da devam etmeyi planlıyorum.
İş hayatım ise çok geçmişe çocukluğa dayanıyor. Ama kariyer çatısı altında baktığımızda iş hayatım, 92-93 yıllarında Radyoculuk ve yerel basında köşe yazarlığı ile başladı. Bir yerel gazetede haftalık köşe yazıları yazarken aynı zamanda radyoda spiker olarak iletişime adım attım. Sonuç itibariyle hepsini bir çatı altında toplamayı planlıyordum. Bu anlamda radyo programlarımı yerelden alıp ulusala taşımaya karar vermiştim. İlçede başladığım radyoculuk hayatıma Tekirdağ’ın bölgesel radyolarında devam ettirdim. Sonrada İstanbul’ da ulusal radyolarda işe başladım. Radyoculuktan Ulusal televizyonculuğa geçtim. O yıllarda ilk açılan özel televizyon kanalı Star’ da Paparazzi programının yönetmen asistanlığı olarak işe başlamıştım sonra yönetmen yardımcılığını yaptım. Pazar Express diye bir başka programda da yönetmenlik yaptım ve seslendirmeler yaptım. Süper Fm ve Kral Fm’ de reklam seslendirmeleri yaptım. Kariyer hayatım bu şekide devam ederken bir taraftan da yazdıklarımı toparlamaya başladım. Yerel gazetelerden bölgesel gazetelere yazmaya başladım. Gelen teklifleri değerlendirerek yazılarımı bir kitap altında topladım. 2004 yılında “Umudun Gölgesi Siyah Olmasın” adlı ilk kitabım çıktı. O zaman Trakya’daki en çok satılanlar listesinde ilk sırada yer alınca beklenenin üstünde bir performans getirdi. 2008 yılında “Hayat Akıyor Sen Duruyorsun Söyle Kendin İçin Ne Yapıyorsun?” adlı ikinci kitabımla da Marmara Bölgesi’ni aşıp Türkiye’ de ses getirmişti. Bu kitap da Trakya’daki en iyi yazar ünvanımı almamı sağladı. Kariyer anlamında bunlar bana çok şey kattı. Her ne kadar alanımı İK’ya kaydırsamda aslında temelde yatan bir iletişim vardı. İletişim ile İK birbirini tamamlayan bir noktaydı. Bu sosyal amaçlı yaptığım tüm her şey, İnsan Kaynaklarını daha iyi pekiştirmemi sağladı. Aslında İK ve iletişim üzerine çalışmayı düşünüyordum bu da bende şunu uyandırdı; evet artık akademik bir şeyler yapmam gerekiyor, deneyimlerimi birine aktarmam gerekiyor, bunları öğrencilere ulaştırmak ve onların kariyer yapmalarını sağlamaya yarayacak birşeyler yapmak istedim. Bu anlamda bundan sonrası için doktoramı bitirdikten sonra doçent ve profösörlüğe kadar çıkmak niyetimdeyim.

2. Üniversite yıllarınızda iken kariyer hedefleriniz nelerdi? Bu hedeflere ulaşmak adına neler yaptınız ? Hedeflerinize ulaştığınızı düşünüyor musunuz ?

Eğer iletişim radyo televizyon ile ilgili bir eğitim alıyorsanız, iyi bir yönetmen yapımcı olmak istersiniz ve iyi kuruluşlarla çalışmak istersiniz. Benim şanslı olduğum noktalardan biri stajıma iyi yerde başlamaktı. Star TV’ de Paparazzi programında stajımı yaptım ve yönetmen yardımcılığına geçtim ve daha sonra başka bir programın daha yönetmenliğini yapmak isimimi belli bir yerlere getirmek adına fayda sağladı. İnsan kaynakları ile ilgili de ulusal bir firmada başladım. Personel alımı ve personel motivasyonu ile ilgili görev yaptım ve sonra uluslararsı bir firmaya geçtim ve zaman zaman yine eğitim programları ile ilgili yine bir araya geliyoruz. Bu firma İK anlamında doğru işi yaptığımı bir kez daha gösterdi. Hedeflerim ulaştığımı düşünüyorum. Hedeflerime ulaşmak adına neler yaptığıma gelince, çok çalıştım diyebilirim; ancak harıl harıl çalışmak yerine beyin olarak sürekli çalıştım. Örneğin yeni tanıdığım birisinin eğer eğitim seviyesi yüksek ise onu en güzel nasıl özümlerim diye düşündüm. Onun bilgilerini nasıl hayatıma yansıtırım diye düşündüm. İyi izleyiciyim, iyi dinleyiciyim diye düşünüyorum.

3. Üniversite yıllarınızda yarı zamanlı olarak çalıştınız mı ?

Çalıştım. Parttime işlerde çalıştım. Okuldan arkadaşlarımızla bulunduğumuz yerdeki radyolarda zaman zaman sadece saat ücreti karşılığında programlar yapıp yarı zamanlı çalışıyorduk. Bunun dışında da yine İstanbul’ da olduğum süre zarfı içerisinde anketörlük yaptım. Hala çok severek ve sempatiyle baktığım bir iştir. Aslında İK’ nın doğuşudur; çünkü birebir insanlarla muhattap olduğunuz bir iştir. Bir sürü insan çeşidiyle karşılaşırsınız, size sadece soruların cevaplarını vermiş gibi hissetseler de psikolojik olarak hiç tanımadığı bir insanla konuştuğu için terapi yapıyor gibidirler. Anketörlük bende ayrı bir yere sahiptir. Hala o yıllardaki tanıştığım insanlarla arkadaşlığım devam eder; çünkü onlar bir hayattır, buna bir iş olarak bakmam. Ama dediğim gibi İK’ nın doğuşu böyle küçük işlerle başlar. Burada iletişim ve ikna yeteneğinizi kullanırsınız; çünkü öyle insanlarla karşılaşırsınız ki sizi tersler ve tüm hevesinizi kaçırır; ama siz öyle bir yaklaşırsınız ki hiç bir insan sizi tersleyemez. Siz bir tane sorarsınız üç tane cevap alırsınız. Bu anlamda aslında eğer anketötlük gibi bir meslek yapıyorsanız bununla gurur duyun size çok şey kattığını yıllar sonra farkediyorsunuz.

4. Öğrenciyken gönüllü kuruluşlara üye oldunuz mu? Bu kuruluş ya da projelerin öğrenciler açısından faydaları nelerdir?

Olmadım. Olamadım. Öyle bir kuruluş yoktu, öyle bir gönüllü bir şey denk gelmedi olsaydı kaçırmazdım çünkü sosyal projelere her zaman açığım. Şimdi üniversitelerin kendi içlerinde kurulmuş olan kuruluşlar, gruplar, etnik ve sosyal etkinlikler var. Bunlar insanın kendini geliştirebilmesi için çok önemli. Bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. O zamanlar iki insan bir araya geldiği zaman daha çok siyasi bir şey mi dönüyor düşüncesiyle bakılırdı. Ama şimdi insanlar bu konuda çok sosyalleştiler.
Peki öğrenci değil de daha sonraki yıllarda her hangi bir projeye katıldınız mı?
Eğitim amacıyla katıldığım projeler oldu. Doğayı korumak ve ağaçlandırmak için yapılan sosyal amaçlı projelere dahil oldum. Daha çok iletişim gruplarının kurduğu kendini ifade etme, diksiyonu geliştirme, özgüveni yükseltme gibi projelerde yer aldım. Bu grupta olan kişilere sosyal hayatın içerisinde nasıl olmaları gerektiğini ve nasıl kendilerini geliştirmeleri gerektiğini aktardım. Ama çok keyifli olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin de mutlaka böyle gruplara katılmalarını tavsiye ediyorum; çünkü en iyi bu şekilde sosyalleşebilirler

5. Sosyal anlamda vaktinizi nasıl değerlendirirsiniz?

Çok sosyal zamanım kaldığını söyleyemeyeceğim; ama zaman zaman sosyal olarak bir şeyler yapma ihtiyacı duyuyorum. Kendime ödül olarak haftasonu bir sinemaya ya da tiyatroya gidiyorum. Seyahat etmeyi, uzun yolculukları seviyorum. Hiç tanımadığım şehirleri görmeyi, kulaklığımı kulaklarıma takıp hiç tanımadığım şehri keşfetmeyi çok seviyorum. Türkiye’ de şu anda görmediğim çok az yer kalmıştır. Hiç tanımadığım insanlarla ne düşünür korkusuyla yaklaşmadan sohbet etmeyi, onlarla iletişime geçmeyi çok seviyorum.

6. Üniversiteli gençler o yıllarını nasıl değerlendirmeli sizce ?

Şimdiki gençler her şeyi çabuk tüketiyorlar ve her şeyi sanal yaşıyorlar. Ben internette çok fazla zaman geçirmezdim. Sadece bilgi almak için internete girerdim; çünkü iletişimin altında yatan şey budur. Göreceksin, dokunacaksın, koklayacaksın, keşfedeceksin; ama internet insanları çok fazla sanal hale getiriyor. Van’ın girişinde bir söz vardır ve altından geçip Van’a girersiniz. Beni çok etkiler: “Gidemediğin yer senin değildir” der. Ben eğer şu an üniversite yıllarında olsaydım her şey yapardım. Daha reel yaşardım, topluluklara üye olurdum, çok sosyal olurdum, tüm etkinliklere katılmaya çalışırdım. Sadece bilgisayar başında oturup insanlar kendilerini geliştirdiklerini sanıyorlar; ancak kendilerine çok zarar veriyorlar. Bütün sosyalliklerini yok ediyorlar ve sadece bilgisayar başında oturup her yeri görüp her yere ulaşabilmeyi büyük sosyallikmiş gibi algılıyorlar. Oysaki kokusu yok, bir dokunuşu yok, bir görüntüsü yok. Sadece bir donuk fotoğraf, ne kadar gerçekçi olabilirki? Benim tavsiyem de öğrencilere mümkün olduğunca ruhlarını sosyalleştirsinler. Ruhlarının sosyalleşmesi gerekiyor. Ben böyle yapardım.

7. Üniversite öğrencilerine kariyer hedeflerine ulaşmaları için neler yapmalarını önerirsiniz ?

Çağımız bilgi çağı. İnternet, elektronik çağı. Eğer bunları olumlu yönde kullanmak istiyorlarsa, kariyerleri için kullansınlar. Bunun dışında Halk Eğitimlerin, meslek edindirme kurslarının, belediyelerin bu anlamda kariyer amaçlı insanların kendilerini geliştirmeleri için çeşitli kurslar ücretsiz veriliyor. Kurdukları gruplarla ya da topluluklarla üniversitedeki yetkili makamlarla, hocalarıyla iş birliğine geçtiklerinde yetkili kişileri getirip kendilerini seminer ya da konferans verdirebilirler bunlardan çok fazla bilgi edinebilirler. Kendi kariyerlerinin hedefinde olan kendilerine idol seçtikleri insanların hayat hikayelerini öğrensinler. Hayat hikayelerinden kendilerine pay biçebilirler.

8. Öğrenciler iş başvurusunda nelere dikkat etmeli sizce?

Öğrencilerime derslerimde de çok fazla anlatıyorum aslında. İş başvurularında özellikle özgüvenlerinin çok yüksek olduğunu karşı tarafa duruşları ve cümle kuruşları ile hissettirmeleri gerekiyor. Karşı taraf bu işi gerçekten neden yapmak istediğini, bu işe ne kadar sahip olmak istediğini duruşuyla algılayabiliyor. Konuşma şekilleri, kurduğu cümleleri, ikna edebilmek için sarfetmesi gereken özel kelimelere kadar her şeyi anlatmaya çalışıyorum. Her şeyden öncesi donanımlı olduklarını hissettirebilmek için özgüvenlerinin çok yüksek olduğunu ve ben bu işi yaparım düşüncesine tereddüt etmeden konuşmaları gerekiyor. Görüşme yaptıkları her kimse gözlerinin içerisine bakarak konuşmalılar ve bu işe gerçekten sahip olursa ne kadar başarılı olabileceğini karşı tarafa hissettirebilmeleri gerekiyor. Bu çok önemli yoksa tabiki 10 dakikalık görüşmeyle sizi tanıyamayacaklar. Ne kadar çok bilgiye sahip olursanız olun kitabın içeriğini 2 dakikada okuma şansınız yok; ama kapak çok önemlidir. Kitabı aldığınız zaman ya ön kapağına bakarsınız ya arka kapağına bakarsınız. İş görüşmesine girdiğinizde de öyle bir cümle kurarsınız ki başlangıçta, ondan sonra kurduğunuz hiçbir cümlenin önemi yoktur. Ya da hiç bir cümle kuramazsınız, kapıdan çıkarken öyle bir kelime söylersiniz ki gitsenizde siz orada kalırsınız. Çünkü kimse kimsenin 5 dakikada ne iş yapacağını algılayamaz. Yıllarca eğitim alıyorsunuz ve bunu 5 dakikaya sığdırma şansınız yok. Mülakatlarda artık işverenler ne bildiğinle ilgilenmiyorlar, ne bildiğini karşı tarafa ne kadar aktarabildiğinle ilgileniyorlar. Ne anlattığın önemli değil, nasıl anlattığın önemli. Söylediklerinin arkasında nasıl durduğunla ve nasıl güçlü cümleler kurduğunla ilgileniyorlar. Bence özgüvenlerini iyi yetiştirmeleri gerekiyor. Öğrenciye her zaman derim: iş görüşmelerine giderken kendinize bir cümle kurun ve çıkarken o cümlenizi orada bırakın. İnsanlar adınız geçtiğinde şu kişimi diyebilecek bir cümle olsun. Bizim cv mizi diğerlerinden ayırt edecek özellik ne olabilir diye sorular soruyorlar. Ben her zamana izlediğim bir filmden örnek veririm. Herkes beyaz kağıda yazıyorsa siz pembe kağıda yazıp bırakın cv nizi. Anlatmak istediğim kendilerine ait cümleleri olsun ki hatırlarken şu cümleyi söyleyen kişi mi densin.
Farklılık özgüvenle diyorsunuz.
Kesinlikle ne istediğini eğer sen kendin iyi bilir ve bunu karşı tarafa aktarırken emin bir şekilde aktarırsan karşı tarafın senin hakkında düşüneceği hiç bir kalmaz.

9. Peki, gelecegin meslekleri size göre nelerdir?

Eskiden geleceğin mesleği yoktur diye düşünüyordum ama artık varolduğuna inanıyorum. Bugüne kadar zamanında adı bile olmayan bir aletin –bilgisayarın- bir gün mesleği olacağını bilmiyordum ama artık bir mesleği var. Bence ileriye dönük geleceğin mesleği “insan” olacak. İnsanlar çok çeşitli ve insanların psikolojilerini çözmek kolay değil. Çalıştığım şirkette sadece insanların iş alanındaki motivasyonlarını arttırabilmek için onlarla sohbet ederek vakit geçiriyorum. Sorunları varsa sorunlarını ortadan kaldırıyorum. Artık insanın değeri ortaya çıkıyor ve insanları sadece iş bulması için değil mutlu çalışması içinde birşeyler yapmak gerekiyor. İK çok alt bir dal. Onun üzerine belki bir insan mühendisliği olacak belki sadece insanların sorunlarını ortadan kaldırmak için psikologların yerine tamamen insan mühendislerinin terapi odaları olacak. Ulusal şirketler bunu çok farkındalar özellikle yurtdışında. Japonya’da İngiltere’de insanların çalışma saatleri içerisinde uyku saatleri var artık. İnsanın değeri ortaya çıkmaya başladı. Bunlar doğru insanı keşfedip bu insanları nasıl motive edip iş gücünü arttırabiliriz diye düşünüyorlar; çünkü artık insanlar bedenleriyle değil beyinleriyle çalışıyorlar. Bir yerde bu beyinler tıkanacak. Geleceğin mesleği bu olabilir. Sandalyenin 4 ayağından biri önemsiz gibi durabilir ama eğer motivasyon ayağı kırıksa bir zaman sonra çöker.

10. Firmalar sizin aracılığınızla öğrencilerinize iş imkanı sağlıyor mu?

Sağlıyor. Tekirdağ çok küçük bir yer olmasına rağmen bu oluyor. Özellikle gelişmeye açık frmalar bunu yapıyorlar; çünkü kaliteli işçi arıyorlar. Bulunabilecek tek yer üniversiteler olduğunu düşünüyorlar. Çalıştığım şirketler de zaman zaman yapıyorlar. Eleman soruyorlar. Zaman zaman önerdiğim öğrenciler oldu. Onların hayata daha çabuk alışmasına neden oluyor. İnsan kaynakları, halkla ilişkiler ile ilgili mesleklerde yönlendirdiklerim oldu. Ayrıca Tekirdağ’da bir TOKİ çalışması yapılacaktı. İlk önce burasıyla ilgili bir Ar-Ge çalışması yapılması gerekiyordu. Bu anlamda kamu kuruluşlarından biri benimle iletişime geçti ve yaklaşık 20 öğrenci istedi. Sonuçların istatistiklerini de ben yaptım sonra onaydan geçti ve şu an teslim edilme aşamasına geldi. Zaman zaman bu şekilde oluyor.

11. Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ?

Başarılı olmanın yolu bence özellikle kendine inanmaktan ve kendine inandığına da karşındakine doğru aktarmaktan geçiyor. İletişim anlamında kendimizi geliştirelim. Doğru yerde doğru cümleler kurarak karşı tarafa aktarırsak doğru insanlarla karşılaşırız. İster okul ister sosyal hayatta başarılı olmak istiyorsak önce ne istediğimizi kendimize itiraf etmemiz gerekiyor ve bu özgüvenimizi geliştirdikten sonra karşı tarafa inançlı bir şekilde aktarmamız gerekiyor. Doğru cümlelerle tercih edilme nedeni olabilirsiniz.

Teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için. Rica ederim.